1 Eylül 2013

Ahhhh şu ÖSYM....

Bugün sizlerle başıma gelenleri paylaşmak sadece amacım, herhangi bir kurumu eleştirmek veya kurum kimliğine saldırmak, zarar vermek gibi bir amacım yok diye söze başlamak istiyorum....

Her şey "İlk kez yapılan YDS çok zordu, bu seferki kolay olacakmış" söylentileri ile son gün tesadüfen sınava kayıt yaptırmam ile başladı. Daha önce bir sürü ÖSYM sınavında salon başkanı-gözetmen-yedek gözetmen....vs. görevlerinde bulınduğumdan prosedürlere aşinayım. Fakat bu kopya skandalından sonra yapılan düzenlemelerden sonra ilk kez sınava girecektim. Ayakta duran ile sırada oturan arasındaki farkı çok net anladım bir başka değişle....

Her neyse,bu sabah acayip bir sancı, mide bulantısı, karın ağrısı ile uyandım....ve eyvah naapacağım dedim....evet regl olmuştum....zaten hiç çalışmadığım laf olsun diye girdiğim sınav sabahında bir de başıma bir sınav anında gelebilecek en kötü şey gelmişti. "Biraz abartıyorsun" diyebilirsiniz ama benim bu özel günümde kafamın alt tarafı var ya işte vücudumun o %95'ini oluşturan uzuvlarımdan oluşan kısım adeta tutmaz, elim ayağım buz gibi olur (ki temmuz ağustos sıcağında böyle günlerde ısıtıcı açan bir insanım) ve ped dayandıramam.... Bir ara "gitmesem mi ki"  dedim, zaten bir beklentim de yok yok, ama diğer yandan "üstüne para almak yerine para vermişim hadi kalkıp gireyim" dedim.

Evet olay burada kopuyor, ben yanlız bir insan olarak başladım düşünmeye....anahtarımı ne yapmalıyım?? pedimi nereye sokuşturacağım?? Kağıt para aldım yanıma, az da bozukluk poğaça almaya?? Ki son anda bir de vişne suyu alıp, kağıt parayı da bozdurdum mu?? Oldu sana bozukluk,naapıcam ben bu paraları....atsan atılmaz....Yeminle ben sınav için bu kadar kafa patlatsam 90ı almıştım....Anahtarlığımdan sadece dış kapının ve evin anahtarını alıp, çorabımın içine sakladım....bozuklukları da son anda conversimin içine attım (ıyyyy dediğinizi duyar gibiyim....ben bile bunu yaptıysam artık.....evet çocuklar paraya değen ellerimizi yıkıyoruz :))
Sonra ped meselesine gelirsek, güvenlikçi beni asla ve aslaaa o ped ile içeriye sokmazdı.....biliyorum yani....o nedenle evden çıkmadan en büyük boyundan takıp başladım dua etmeye....iyice tembihledim az aksın diye :))

neyse adam beni otobüs kartım ile sokmadı içeriye zaten iyice mala bağladı bunlar dedim....kart lan o....eğer yanıma ondan başka birşey almadıysam, yeterince param yok ise,girerken bir kenara koyduğum eskartımı biri alırsa, eskişehirin bir ucundan diğer ucuna şöföre öpücük vererek mi gideceğim, sayın ÖSYM?? bak sayın diyorum!!

Sonra vardım ESOGÜ (Eskişehir Osmangazi Üniversitesi) Kimya Mühendisliği bloğuna.....Bu kadar tesadüf olur yani hayatımda 3 kez ÜDS-YDS sınavına girdim, ilki ESOGÜ, ikincisi Gazi ve üçüncüsü de yine ESOGÜ Kimya Mühendisliği Bölümü'ne denk geldi....Şans mı desem, bir işaret mi desem ne desem bilemiyorum.... Bilen bilir bu bina OGÜnün en yeni binalarından biri, sınav başladı 5 dk sonra bir uğultu....havalandırmayı açtılar....Ben normalde saat tıkırtısı, havalandırma, çeker ocak, aspiratör sesi gibi az sesli ama sürekli olan seslere dayanamam....Mesela birine misafirliğe yatıya gittim ve o odada saat var, vallahi ya indirip o saatin pillerini çıkarırım veya o saati başka bir odaya veya kolidora götürürüm ve kapıyı da kapatırım....napayım takıntı işte, psikopatça ama takıntı....ben mesela o tik takları saymaktan uyuyamam, hatta çalışma masamda,odamda asla saat bulundurmam, hatta çalışırken kol saati bile takmam.....ayrıca yemek yaparken ev ne kadar kokarsa koksun o aspiratörü açmam!! yoksa başımın ağrısı öyle bir tutar ki valla tüm günüm-gecem zehir olur....Neyse ben o şartlar altında soruları okuyamıyorum bile, bir yandan üşüyorum.....gözetmene söyleyeceğim kapatırırmısınız diye ama sonra hatırlıyorum ki görevlilerle konuşmak yasak, ki bi insanın istği ile koca binanın havalandırmasını kapatıp, bu sıcakta insanları boncuk boncuk terletmezler....gözetmen "malmısın, sen önüne bak" derse rezil olurum fln fln....taktım valla.... Bi ara 5 dk kadar sustu havalandırma....ohhh dedim, hemen paragrafları okuyayımmm... ama hemen tekrar açtılar, çıldıracağım.....kapatıp açınca ben daha fena taktım olaya....üşüyorum, kafaya taktım, diğer yandan kanıyorum, sancım var.....offff imdat diyorum.....tatlı ye kızım diyorum kendime ama elimde sadece üç adet dandik ÖSYM şekeri var....attım ağzıma sinirimden kütür kütür yiyorum, inşallah sızıntı olmamıştır, yoksa yerimden nasıl kalkıp eve gideceğim....herkesin çıkmasını beklesem de kamerayı sökmeye geliyorlar sınavdan sonra ve o ana kadar üç görevli çıkmıyor dışarı, "ben bekleyeyim" diyemem.

Murphy görse halimi, "ben demiştim" diye beni ibret-i aleme, bilim dünyasına örneklem yapar valla....her neyse, hemen sınav bitiminde kendimi tuvalete atıyorum, arkamı aynada kontrol ederken öğrencilerimden biri geliyor "merhaba hocam" diye, kız konuşup, beraber yürümek istiyor da ben her an rezil olabilirim diye başımdan savıyorum hemen. Bu arada canııımm Esişehir insanı orada bir köşede duran ve içi dopdolu olan eskartımı almaya tenezzül etmeyip, beni şöföre öpücük verme derdinden kurtarıyor....:) Hemen otobüse atlayıp eve geliyorum ve aralıksız olarak 4-5 saat kadar uyuyorum. Şimdi kalktım sıcak su torbasına sarılıp bu satırları yazdım....

Kıssadan hisse....Eyy ÖSYM....siz bu şifre iddaalarından (bak iddia diyorum!!) sonra insanlara eziyet etmek yerine kendinizi düzeltmek adına ne gibi bir önlem aldınız, merak ediyorum....Önceden insanlar kendi kalemleri ile silgileriyle sınava girip de üzerine bilmem kaç bin kelimenin ingilizce-türkçe karşılıklarını,phrasal verb leri fln yazıyordu da bunu mu engellediniz, yoksa peçete arasına tensleri mi yazıyorlar dı da, kendi peçetenizi verdiniz?? Hele hele ev anahtarı, bozuk para, eskart ile insanların nasıl kopya çektiğini anlamış dahi değilim, ki ben bir asistan olarak, birçok öğrenciyi kopya çekerken veya çekmek üzereyken enselemiş bir insanım, ki bunların hepsi mühendislik öğrencisi (yani bi hayli yaratıcılar)....ama yine de sizin bu kafa yapınızı yorumlamakta zorlanıyorum... Şimdi diyelim ki gerçekten şifre vardı ve insanlar kopya çektiler...ama o şifrelerin, soruların çıkış yeri sadece tek bir yer!! Siz oradan o soruların çıkmasını engelleyici-düzenleyici ne tür önlemler aldınız?? Artık daha mı güvenli saklanıyor o sorular?? Yani sayenizde geceleri rahat uyuyalım mı millet olarak, yoksa "koyun gibi devam edin siz....zaten artık soruların cevabını da açıklamayacağız" mı diyorsunuz?? Kısacası o kalemlerin üzerine "emeğiniz emanetimizdir" yazmakla bitmiyor olay...siz bu kafalardaki bu soru işaretlerini silmeden, ben ise görev aldığım sınavlardan KPSSde  bağıra çağıra dışarı çıkarılıp, "gitti emeklerim" diye ağlayan koca koca insanları görüp, "acaba yine ne oldu" diye düşünmekten kendimi alamazken, hep beraber sisteme küfredeceğiz...güven mi???? babana bile güvenemediğin devirde devlete ve onun yaptığı sınavlara güvenilir mi hiç?? neyse ki devlet babanın kasası doldu, thanks god....sayelerinde birkaç pazar sabahı daha saat 6 da kalkıp, 7 de evden çıkıp, bir ÖSYM sınavda daha görev alıp 80-100 tl civarında ne zaman yatacağı bile belli olmayan paralar kazanıp, zengin (!) olup araba alabileceğim...Sonra da zengin dertlerim olacak mesela arabanın anahtarını nereme sokayım diye...bu böylece sonsuz bir döngü işte...dertsiz insan yok fln filan zırvaları....

kısacası FUCK THE SYSTEM!!
bitha...


26 Ağustos 2013

Sevişmek zararlıdır!!!!

Bugün Okan Bayülgen'in facebook sayfasından önüme düşen bir videoyu sizinle paylaşmak istedim....İyi güldüm de... o değil de buradan ne termodinamik sınav soruları çıkar öğrencilere....


Edit: Termodinamik iş ve enerji etkileşimlerini inceleyen bir bilim dalıdır.... Hatta ve hatta termodinamik size hayattaki birçok şeyin cevabını verir, mesela her şey neden hep kötüye gidiyor derseniz, cevabınız termodinamikteki entropi kavramında saklıdır.... Yani termodinamik dersinde öğrenciler "peki ama bunlar gerçek hayatta ne işimize yarayacak??" gibi sorular sorarlarsa alırlar cevaplarını, otururlar yerlerine.... Her neyse, buyrun videomuz :)






15 Ağustos 2013

Durulanmayan saç bakım spreyi yapmaca....

Şaka değil yaptım mı yaptım...
Geçenlerde yabancı bir blogda gördüm ve biraz araştırdım saçlara neler iyi gelir, ne parlatır diye ve sonra da elimdeki müthiş karışımı hazırladım...
ama itiraf etmem gerekirse azcık hilebazlık yapıp hazırladığım karışımı evde bulunan ve içinde yaklaşık 1/4 oranında kalmış olan Otacı kolay tarama spreyi'nin üzerine koydum....bence güzel de oldu...bu güne kadar hemen hemen tüm sıvı durulanmayan kremleri denemiş biri olarak bence benim yaptığım da çok iyi bir şekilde işimi gördü...gel gelelim malzemelerimize:

Otacı kolay tarama spreyi: dediğim gibi belki çeyreği belki de daha da azı kalmıştı içinde. fısfıslı kutusu da işimi görür diye yaptığım karışımı içinde kalan karışım ile birleştirdim. Sonuç çok daha iyi oldu...bu spreyi su bazlı olup, alkol içermemesi ve bitkisel içeriği sebebiyle tercih etmiştim. Açıkçası memnun da kaldım, ama saçlarım şu son zamanlarda boyadan çok yıprandığı için bu sprey artık saçlarıma yetmiyordu...bana daha fazla bitkisel yağ içeren, saçlarımı nemlendirecek ve kırılmalarını önleyecek bir şey lazımdı...


saf su (deiyonize veya distile): ben bunun için bölüm laboratuvarındaki sudan 500 ml kadar aldım işimi fazlasıyla gördü.... Haaaa diyorsanız biz nereden bulacağız diye hiç üzülmeyin normal su da olur :)

kayısı çekirdeği yağı:  shiffa diye bir markanın kayısı çekirdeği yağını kullandım, aslında bu yağı göz altlarına ve cilde iyi geliyor diye yaklaşık 1 sene önce watsonsdan almıştım. ama yüzde tüylenme yapıyor diye duydum, sonra da ne olur ne olmaz diye kullanmayı bıraktım. (çünkü zaten favori bölgemdeki tüylerden kurtulmak için lazere avuç dolusu para döküyorum, sonsuz bir kıl-tüy döngüsüne girmeyeyim dedim). Her neyse, işte kayısı çekirdeği yağı içerdiği yüksek orandaki A vitamini sayesinde saçlara çoooook faydalıymış. Zaten düşününce kıl-tüy vs...gibi şeyleri azdıran bir yağ, saçıma hayli hayli iyi gelir diye düşündüm :)

argan yağı: ahhhhh argan yağı ahhh....size tavsiyem bu yağı başucunuzdan eksik etmeyin, şahsen ben 2 hafta veya ayda bir bu yağı cilt bakımımdan sonra sürüyorum....inanın pırıl pırıl oluyorsunuz....saçlarda ise pek çok markanın argan yağlı ürünleri mevcut....bu yağda yüksek oranda E vitamini içeriyor....Ben bazen banyodan sonra saç uçlarıma sürerim bu yağı ama sanki öyle yapınca şu sıcak yaz günlerinde saçlarım daha bir vıcık vıcık oluyor, o yüzden karışımıma katmaya karar verdim...

papatya: papatya saç rengini zamanla açmak için kullanılan ve saça parlaklık kazandıran bir ürün. fakat tek başına kullanımının saçları çok sertleştirdiği tarafımdan test edilip onaylanmıştır.papatyayı da zamanında aktardan paket içinde almıştım, bir köşede duruyordu....

elma sirkesi: elma sirkesi de benim ölsem bile kullanacağım bir ürün herhalde. Başka bloglarda elma sirkesi ile saçın son yıkama suyuna katılıp durulanmasının saça parlaklık kazandırdığını okumuştum. Ayrıca kepek sorununa da elma sirkesi bire birmiş.

gelgelim tarifimize....
8-10 adet kuru papatyayı yaklaşık 2 çay bardağı suda iyice kaynattım ve soğumaya bıraktım. bunu içinde çok az kalmış olan otacı kolay tarama spreyi'nin fısfıslı kutusuna boşalttım. İçine yaklaşık 1 tatlı kaşığı elma sirkesi ve 1'er çay kaşığı argan ve kayısı çekirdeği yağını koyup iyice çalkaladım....kokusu da güzel oldu, ve saçıma her yıkama sonrasında uyguladım.... bence sonuçlar çok çoook iyi, artık bundan sonra kendi saç suyumu kendim yaparım.....aaa bu arada içine aloe vera ekstraktı da katmaya karar verdim, onu da ilk rossmann'a gidişimde kapsül halinde olandan alıp bu karışımıma ekleyeceğim.... bu kapsülü bir kere kullanmış ve çok ama çok memnun kalmıştım. hem fiyatı da çok ucuzdu diye hatırlıyorum (3-4 lira civarı) eminim o zaman çok çok daha iyi olacak bu hazırladığım bakım suyum.....Bu arada benim saçlarım çok kuru değil o nedenle yağların miktarlarını nispeten az tuttum,, ama siz saçınızın özelliklerine göre bu oranı arttırıp azaltabilirsiniz....fakat elma sirkesini fazla koymayın, çünkü elma sirkesi hazırlayacağınız solisyonu daha asidik yapacaktır ve saçınızın pH dengesini bozacaktır. O nedenle fazla kaçırmayın....



Bu arada elinizde Otacının spreyi yoksa, elseve, gliss...vs vs pekçok markanın saç suyu var onlar ile karıştırıp da kullanabilirsiniz. Eğer hiç biri yoksa benim tarifini verdiklerimi çay suyu ile karıştırıp kullanın....İnanın sonuçtan çok memnun kalacaksınız....Son olarak her kullanımdan önce iyice çalkalamayı unutmayın :)

Sevgilerimle....
bitha ;)



Denedim ve...

Denedim ve.... köşesinin ilk yazı bendenize ait olduğu için çok heyecanlıyım:)Amacımız bu köşede kullandığımız memnun kaldığımız veya kalmadığımız ürünleri anlatmak. Bir nevi tavsiye köşesi. Bu köşenin ilk ürünü: Oil Control Tissue.



Bu ürünü Gratislerden edinebilirsiniz. Ürünü aynı zamanda blogta yazar olan kardeşimin tavsiyesiyle aldım. Başka markalarda da muadilleri var mı bilmiyorum ama benim görüşüm oldukça olumlu. Bu mendiller aslında pastanelerde poğaçayı sardıkları kağıtlara benziyor. Uygulaması ise direk parlama ve yağlanma olan bölgeye yapılıyor. Üstelik makyaj varken de kullanılabiliyor. Yağlı ve karma ciltler için uygun görünüyor. Üstelik fiyatı da gayet uygun. Yani kısacası; Kesinlikte tavsiye edilir:)



                                             Sevgiler,

                                             xoxo 
                                             Bleu:)

14 Ağustos 2013

Karşınızda seksendoksan

veeeee seksendoksan8090  bloğumuzu açmış bulunuyorum...
bu fikir ayaz bir eskişehir gecesinde bir öğrenci&çalışan kız evinde doğmuştur...bir baktık ki güzellik, bakım, moda, gündem...kısacası hayat hakkında birbirimizle paylaştığımız şeyler epeyi olmuş..."biz neden bunları diğer insanlarla paylaşıp amme hizmeti yapmıyoruz ki??" dedik...

neden seksendoksan8090???? bunu ilerde belki (!) açıklayabiliriz ama şurası kesin;  bu blog sadece makyajdan, ojelerin renginden, argan yağının faydalarından...fln bahseden bir blog olmayacak!!!! (tabi onlar da olacak ;) )

şimdi bloggerlarımıza gelirsek...
2 kız kardeş...biri Ankara'dan diğeri eskişehirden, biri sektörde çalışan yüksek kimya mühendisi diğeri avukat...
sonra 2 yüksek kimya mühendisi daha...biri İstanbul'da diğeri Eskişehir'de akademisyen...ufff doktora yapıyorlar hemde :(
hatta bi ara bu iki genç akademisyen kısaca bi süre aynı evde bile yaşamışlar...
İstanbul'daki akademisyen ile sektörde çalışan mühendis kızlarımız ayrıca aynı sınıftan mezun kankalar...
neyse işte böyle karmaşık bir ilişkiler yumağı...geçiyoruz

kısacası okumuş etmiş, metropol insanları var karşınızda...saksı değiliz...en çok bize soracaksınız, en çok bizi okuyacaksınız...

seksendoksan8090 bu bunaltıcı yaz gecesinde yayın hayatına başlamıştır...buyrunuz efenimmm :))))