17 Mart 2016

Japonya ve Geri dönüşüm

Aslında buraya ilk geldiğimden beri bu yazıyı yazmayı düşünüyordum, çünkü insan hakikaten Japonya'ya gelince nasıl bu kadar temiz bir ülke olabilir diye hayrete düşüyor. Gözünüzde canlandırabilmeniz için şu örneği vereyim: Her hafta tren istasyonunda engelli vatandaşlar için yapılmış yürüme şeritleri temizleniyor. Hani şu engellilerin yürüyebilmesi için kaldırımlara yapılan nokta,çizgi şeklindeki sarı kabartmalar var ya, işte bu gözler her hafta temizlik elemanlarının çöküp, bir elinde scotch brite sünger diğer elinde cif ile aralarına gire gire, tırnaklarıyla kazıya kazıya o şeritli kabartmaların detaylı temizliğinin yapıldığını gördü. Bizde yılda bir (ki o da yapılır mı bilmem) rengi simsiyah olmuş su ile, üstünkörü paspas yapılır... (yani olur da yapılırsa)


Her neyse, asıl konumuza dönersek beni asıl bu yazıyı yazmaya iten geçtiğimiz ay gazetede okuduğum bir haber oldu. Bu habere göre Türkiye'de artık karton, kağıt...vs toplayıcılığına son geliyordu ve firmaların sokaktaki toplayıcılardan bunları alması yasaklanmıştı. Bu durum benim aklıma bir gece meraktan takip ettiğim karton toplayıcısını getirdi.... 

Adam 50 yaşının üstündeydi ve Eskişehir'de saat gece yarısıydı. Açıkçası korkmadım desem yeridir.... Ama aslında benim amacım, onun bir sonraki gittiği çöpün kenarına o görmeden cüzi miktarda bir para koymaktı. Çünkü gerçekten ihtiyacı olan insanları bulamayan, bulsa bile utancından, ya da az gelir düşüncesi ile yardım yapamaya biraz çekinen biriyim. Adamı yavaş yavaş arabayla takip ederken bir türlü onun duracağı yerleri kestirememiş ve sonunda o beni görmeden evine kadar gitmiştim . Ama evi görünce içim bir daha parçalandı.... Çevre yoluna çok yakın bir yerde bu kadar kötü durumda bir evle karşılaşacağımı hem biliyor, hem de bilmiyordum. Gerçi ne umuyorsam bende.... Gazetede okuduğuma göre kağıt toplayıcılar tüm gün şehri o bilmem kaç kiloluk arabalarını çeke çeke dolaşıp, günde 20 TL civarında bir para kazanıyorlarmış. Düşünsenize adamlar dilenmiyor, çalıp çırpmıyor, tüm gün çöpleri eşeleyip, kağıtları toplayıp, onları firmalara satıyor ve resmen ekmeğini taştan çıkartıp, sadece sizin bir gece arkadaşlarınızla takılırken içtiğiniz biranın parasını kazanabiliyor, o da şanslı ise.....

Türkiye'de ise yaklaşık 500.000 kişi geçimini bu şekilde sağlıyormuş. Yarım milyon kişi!! Bunların ailelerini de düşünürsek, durumun aslında hiçbirimizin farkında olmadan kaç kişinin hayatını etkilediğini tahmin etmek hiç de zor değil....

Fakat işin ilginç bir yanı daha var, bu insanlar büyük firmaların topladığından kat be kat daha fazla kağıt topluyorlarmış. Haberden okuduğuma göre firmaların kendi kanallarıyla tüm Türkiye'de 1 ayda toplayabildiği atık kağıdı, bu insanlar sadece Ankara gibi bir büyük şehirde 1 hafta kadar kısa bir sürede topluyorlarmış!! Ve şimdi bakanlık tarafından getirilen kısıtlama ile ne olacağı belirsiz....


Şu konuda asla yanlış anlaşılmak istemem, bence zaten bu konu el atılması gereken bir konu idi. "Bakanlık böyle bir şey yapmamalıydı, bu insanlar sürekli bu şekilde çalışmalı/çalıştırılmalıydı" şeklinde bir düşüncem asla yok. Zaten insanlık onuruna yakışmayan bir şekilde bir insanın kilometrelerce yürüyerek, sırtında bir araba çekerek, yaz-kış, gece-gündüz demeden sokaklarda dolaşmasına karşıyım. Ama bunun bu şekilde pat diye, hiçbir planlama yapılmadan ortadan kaldırılmasına ve yüz binlerce insanın mağdur olmasına ve bu iş gücünün bir anda mağdur edilerek yaşamak zorunda olmasına ve bu insanların ortada bırakılmasının hiç de doğru olduğunu düşünmüyorum.

Bu yazıyı Japonya ile karşılaştırmalı yazmaya başlamamın sebebi de bu. Burada bu güne kadar asla sokakta bu şekilde dolaşan insanlara rastlamadım. Çünkü her medeni ülkede olması gerektiği gibi mükemmel bir şekilde yürütülen atık yönetimi uygulamaları var. 

Buraya gelmeden önce, bir blogda Japonya'ya gelen yabancıların dikkat etmeleri gereken şeyler tarzında bir şeyde okumuştum zaten....Japonya, çöplerin toplanması ve sınıflandırılması konusunda çok çok hassas!! O nedenle ilk  hafta otele geldiğimde bana rehberlik eden arkadaşa sormuştum. O da bana çöp poşeti getireceğini ve ona çöplerimi koymam gerektiğini söyleyip bir kaç ayrıntı vermişti. Bende "Teşekkür ederim, ama ben gidip alayım çöp poşeti, zaten eve çıkınca da lazım olacak" gibilerinden bir şeyler demiştim. O da bana "Ama sen burada aldığın poşeti orada kullanamazsın, semt semt hepsinin ayrı poşeti var, o yüzden 1 tane için alma, ben sana getiririm" diyince ben yine bir dumura uğramıştım.

Her neyse, kalacağım yer ayarlanınca, oradaki görevli ilk gün gerekli açıklamaları yapıp, elime de bir broşür tutuşturmuştu. O broşürde çöplerin nasıl atılacağı, nasıl ayrıştırılacağı, hangi çöpü hangi poşete koyacağınızı şaşırırsanız, sınıflandırma örnekleri....vs vardı. Her bir sınıf için, farklı boyutlardaki çöp poşetleri ise, o semtteki her markette satılıyor. 

Kısaca özetleyecek olursam Japonya'da "Burnable" "Non-Burnable" ve "PET" olmak üzere çöplerinizi üçe ayırıyorsunuz. Yanı yanabilecek çöpler; metal, cam...vs gibi yanmayan çöpler ile PET şişeler.... Hepsini ayrı ayrı poşetlere koyup, o şekilde her evin/apartmanın bahçesinde çöpler için ayrılmış kafes şeklindeki alana bırakıyorsunuz. Mesela siz başka apartmanın çöp alanına gidip çöpünüzü koyamıyorsunuz, çünkü kapılarda kilit var ve şifresini de sadece apartmandakiler biliyor. Bu arada.... çöplerinizi de pis atmamanız gerekiyor!! Evet şaka gibi ama şöyle açıklayayım, mesela kola şişesini PET poşetine atmadan önce içini tamamen boşaltıp, şöyle bir sudan geçiriyorsunuz. Aynı şekilde teneke konserve yediniz diyelim, onu da şöyle bi sudan geçirip, non-burnable çöpüne atıyorsunuz.

Ev hayatımızda durum böyle iken okulda, laboratuvardaki atık yönetiminden de kısaca bahsedeyim.... Okulda her cuma saat 1'de temizlik günü, yani temizlik dediysem 10 dk bile sürmeyen, fakat herkesin katılmak zorunda olduğu bir temizlik programı. Öğrenciler, kendi aralarında her laboratuvara dönem başında dağıtıldı ve kimin, neredeki çöpü toplayacağı dönem başında bize mail ile bildirildi. Her cuma aynı saatte, poşet sayısını azaltarak ve atıkları sınıflandırarak çöpleri toplayıp, okulun çöp toplama bölgesine götürüyorsunuz. Fakat evinizdekinden tek farkla.... Çöp poşetinin üzerine laboratuvardan sorumlu en kıdemli hocanızın adını yazarak. Yani, onlar hoca size sorumluluk veriyor ama devlet de hocaya sorumluluğu veriyor ve herhangi bir yanlışta çöpün kaynağının bulunması da böylece kolaylaşıyor. Örneğin, çöpe atılmaması gereken biyolojik, nükleer..vs bir atık bulunursa, kaynağını tespit etmek hiç de zor değil. 

Japonya'da dikkatinizi çeken bir başka şey ise en işlek sokaklarda ve caddelerde bile çöp kutusu yok!! Evet hiçbir yerde çöp kutusu yok ama ilginç olarak yerde bir tane bile çöp kırıntısı da yok. Mesela sokakta bir şey yediniz, bir su alıp içtiniz, çöpünüzü evinize kadar taşımanız ve orada çöpe atmanız gerekiyor. Bu durumda da yerler tertemiz, pırıl pırıl.... (Bu arada Japonya'da sokakta bir şey yemek çok çok ayıp, o yüzden açlıktan ölseniz de o çantanızdaki krakerden bir ısırık almayın!! Zaten yabancı olduğunuz için dikkat çekiyorsunuz, bir de bunu yapmayın!!)

Sık sık karşılaştığım bir başka ilginç durum ise ev hayvanlarını gezdiren insanlar. Örneğin...köpeğini gezdirirken köpeğinin kakasını gelince Japonlar ne mi yapıyor?? Kakasını eline geçirdiği bir poşetle alıp, minik çöp poşetine koyup, sıkıca bağlayıp, çantasına atıyor!! Ben bunu görünce de şok oldum ama bunu yapan 3-5 kişi değil, herkes!! Artık çantasında ayrı bir bölmeye mi koyar, yoksa bunun için ayrı çanta mı taşırlar bilemiyorum ama hep böyle yapıyorlar. Çin gibi bir uzak doğu ülkesinde insanların her yere (5 yıldızlı otellere dahi) balgamlı bir şekilde tükürdüklerini gördükten sonra, Japonya gibi bir ülkede bu denli özenli insanlar görmek beni çok şaşırttı. Bu arada yeri gelmişken bunun Çinli bir arkadaş ile muhabbeti geçti. Onunla Dazaifu diye turistik bir tapınağa gittik ve bana orada sadece Çince yazılmış "Lütfen yerlere tükürmeyiniz" tarzında bir yazı olduğunu söyledi. Sadece Çince yazılmış bu yazıyı görünce bana çok utandığını söyledi. Ben de o zaman Şangay ve Pekinde insanların sürekli tükürdüğünü, hatta bunu sadece sokakta değil havaalanı, otel gibi kapalı mekanlarda da defalarca yaptıklarını gördüğümü söyledim.O da Çin'in asıl sorununun, eğitimsiz insanlar olmasından kaynaklandığını söyledi (ki çok zengin olanlarının bile büyük çoğunluğunun son derece eğitimsiz insanlar olduğunu!! Tanıdık geldi m??)

Neyse, konuyu çok dağıttım, Japonya'ya ve atık yönetimine geri dönecek olursam size vereceğim başka bir örnek Japonya'da market poşetlerin ücretli olması. Yıllarca BİM'e poşet cimriliğinden dolayı söven ben, buraya gelince adamlar haklı ama dedim. (Ki kendilerinden hiç mi hiç hazzetmem!!) Çok pahalı değil 2 yen gibi bir ücreti var ama her seferinde bu parayı vermek yerine sağlam poşetlerden 1 tane hep çantanda bulunduruyorsunuz yada sırt çantası ile alışverişe gitmeye alışıyorsunuz. Ücret az almasına rağmen insanları az poşet almaya ve tüketmeye teşvik edici...Böylece bir süre sonra sizde bu şekilde mümkün olduğunca az tüketmeye alışıyorsunuz.






Özetle, bizde; Türkiye'de, günde 20 TL için sokak sokak dolaşan insanlar var ve şu an ne olacakları bile belli değil.... Bir de Japonya var... Elinde petrol, doğal gaz gibi doğal kaynakları olmayan ama diğer yandan mümkün olduğunca sahip olduğu kaynakları koruyan, mümkün olduğunca her şeyi geri dönüşümle değerlendiren, bu arada elindeki insan gücünü de daha verimli alanlarda değerlendiren bir ülke. Bizde 20 yaşında sokakta dilenen insanlar varken, burada her yerde 60 yaş üstü temizlikçilik, garsonluk gibi vasıf gerektirmeyen işleri yapan ve bundan da gocunmayan, size kocamaaan gülümseyen insanlar var.... Temizlik demişken, Türkiye'de okuldaki temizlik elemanları odamızı geç temizliyorlar diye sitem ettiğim günler aklıma geldi. Burada temizlik elemanları sadece kolidor, tuvalet, asansör gibi genel kullanım alanlarını temizliyor sadece, hocalar ve öğrenciler kendi ofislerinden sorumlu ve yılda birkaç kez grupça genel temizlik yapılıyor. Yani camlarınızı bile kendiniz siliyorsunuz. Apartmanda ise her katta bulunanlar arasından biri genel temizliği yapıyor ve sırayla ilerliyor....

Bu arada geçenlerde facebookda bir arkadaşım Japonya'da ilkokulda verilen eğitime dair bir video paylaşmıştı. Videoda öğrenciler kendi yemeklerini kendileri alıp, sınıfa servis ediyor, sonunda beraber toplayıp, süt kutularını geri dönüşüme hazır bir hale getiriyorlardı. Ayrıca okulda pişirilen patatesi üst sınıflar okulda yetiştiriyorlar, okulun temizliğini yapıyorlar.. vs vs... Uzun uzun anlatmak yerine aşağıdaki belirttiğim videonun linkini koyuyorum. Belki iyi insanlar olmamız için nasıl iyi çocuklar yetiştirmeliyiz sorusunu bu videoyu izledikten sonra kendimize sorarız... 



Kısacası her şeyden önce bizim ülkece değiştirmemiz gereken kafa yapımız!! Yoksa gelecekte sahip olacağımız bencil çocuklarımıza bir çöp yığınından başka bir şey bırakmayıp, berbat ekonomimizden bahsedeceğiz....

Bitha


Edit: Son olarak, tam bu yazıyı yazdığım gün ekşisözlük sol frame de popüler olan bir konudaki videoyu sizlerle paylaşıyorum.... Geri dönüşümden ve insanlıktan anladığı sadece engelli vatandaşlara yardımı olacağını düşündüğü için mavi kapak toplamak olan bir millet versus Japonlar.... Kısacası karmaşık duygular içindeyim aa dostlarrr....



https://eksisozluk.com/oldur-beni-ekmek-teknemi-alma--5067834


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder