Giderek globalleşen dünyamızda, gelişen teknoloji ve artan talepler doğrultusunda
yıllar önce gidilmesi hayal bile edilemeyen mesafeler neredeyse ortadan kalkmış
durumda diye ciddi bir şekilde başlayayım da sanki çok önemli bir şey yazıyormuşum
gibi olsun. Bugün sizlere bugüne kadar bindiğim hava yollarının birbiriyle kıyaslamasını yapacağım. Neden hava yolları derseniz, bir
bloggersanız ya kabin bagajı nasıl hazırlanır, ya yolculuk makyajı nasıl yapılır,
ya vizesiz gidilecek bilmem kaç ülke ya da ucuz uçak bileti nasıl bulunur tarzı
‘cool’ konulardan yazmak zorundasınız. Bana kalsa karşılaştırmalı Kamil Koç vs
Nilüfer ya da İDO vs BUDO ya da İzmir Mavi vs Anadolu ekspresi yazısı da
yazabilirim zira su 29 yıllık ahir ömrümün neredeyse üçte birinden fazlasını otobüs-uçak-tren-feribotlarda
çürütmüş birisi olarak bu konuda kendimi yeterli görüyorum. Ama oyunu kuralına göre
oynamak zorunda olduğum için, hava yolları kıyaslaması yazayım da sanki sürekli uçuyormuşum
gibi olsun dedim.
İlk uçuşum, 2008 yazında gerçekleştirdiğim ve ilk uçuş için gerçekten uzun sayılabilecek -direk uçuş: 12.5 saat- İstanbul-New York (sanki New York’a uçtum da noldu, upper
east side’da Blair ve Serena ile mi buluştum, peh) bir uçuştu, hiç unutmam.
Yani ben bu işe en yukarlardan başladım cağnıım, boşuna ahkam kesmiyoruz burada
diyorum ve başlıyorum. Öyle çok teknik detaylar beklemeyin tabi küçük anekdotlardan
oluşan bir firmaları karalama ya da aklama yazısı olacak. Sanki firmalarında
çok umrunda.
Yazanın kalanını okumadan önce lütfen emniyet kemerinizi takmayı, koltuğunuzu dik,
koltuk sehpanızı kapalı ve pencerenizi açık konuma getirmeyi unutmayınız.
Keyifli okumalar dileriz.
spoiler alert: filmin sonunda THY en
iyi hava yolu çıkmıyor.
Delta Airlines
Madem ki ilk uçuş dedik o zaman ilk uçuş tecrübemi gerçekleştirdiğim
Deltadan başlayacağım. Sene 2008 (o zamanlar göz altlarımı kapatıcı ile
kapatmadığım yıllar) yer Atatürk havalimanı. Ay ben de bir heyecan bir heyecan,
ne o uçağa bineceğim. Gidiş, direk IST-JFK (yani NY’deki havaalanı onu da anlamazsınız
siz simdi). Valla, bindiğim en büyük uçaktı diyebilirim neden çünkü bindiğim
ilk uçaktı, hjsdhfjsdfh. Delta, Amerika’nın
iyi firmalarından birisi, uçakları güzel, koltuk mesafeleri iyi. Uzun uçuş olduğu
için kulaklık, battaniye, uyku bandı, diş fırçası-macunu, terlikten oluşan bir uçuş
kiti vermişlerdi. Ben de ağzım açık kalmıştım. Yemekleri fena değil, hostes yaş ortalaması 45-50, inanır mısın hepsi sular seller gibi İngilizce konuşuyor:). Bana sorasınız tercih edilebilir bir havayolu
diyorum, zaten ilk göz ağrım olduğundan aksi olsa da söyleyemem. Sıradaki...
United Airlines
Evet, madem Amerikan firmaları ile başladık, United ile devam edelim. Geçtiğimiz
haziran ayında çok sevgili hocamın beni Amerika’daki bir kongreye dehlemesi
(tam da doların zirve yaptığı zaman) nedeniyle İstanbul’dan Florida’ya (ay gene
ne kadar havalıyım) gidiş iki aktarma dönüş iki aktarma olmak üzere sürünmeli
bir ABD seyahatim oldu. Florida-Washington ve Washington-Frankfurt ayağı United
Airlines denilen bizim metro turizmden beter hava yolu ile gerçekleştirmek
zorunda kaldım, fakirlik çok kötü bir şey. İç hatlar uçuşu zaten kabus gibiydi,
çünkü herkesin bir kabin bagajı hakki olmasına rağmen uçakta yolcudan çok kabin
bagajı vardı, bir turlu yerleşemediler, baş üstü dolapları yetmedi, benim zenci
Amerikalı bacılarım kavga çıkardı (bir ara biri hostesi yiyecek sandım),
sonracığıma yanlış uçağa binen mi dersin, hadi niye gitmiyoruz benim aktarmam
var diye böğüren mi dersin, neler neler. Neyse rötarlı olarak havalandığımız Tampa’dan bir saatlik uçuş sonunda DC’ye gelebildik. Geç kalktığımız için uçağın
neredeyse yarısı olarak, aktarmalı uçuşlarımızı yakalamak için hava alanının farklı
alanlarında depara başladık. Ve benim United ile asıl sınavım başladı. Yaklaşık
sekiz saat sürecek uçuş için herkes yerleşti, bekle Allah bekle tık yok. Yarım
saat, bir saat derken neymiş efendim arıza varmış onu bekliyormuşuz. E be pilot
açıklama yapsana dilini mi yuttun. Zaten en arkadayım hem de ortada, bacaklarım
felç olmuş, bir açıklama yok. Neyse ki ilerleyen saatlerde bize acıyan kabin
ekibi (yaş ortalaması bu sefer 50-55) uçuş uzun süreceği için bizi salona geri göndermeye
razı oldu. Gidin, bacaklarınızı açın da gelin dediler. Yaklaşık 2.5 saat
sonunda sorun her neyse giderildi ve biz havalandık. Allahım ben böyle rahatsız
uçak görmedim, böyle bir uçuş kiti görmedim (vermediler çünkü) ve böyle kötü bir menü görmedim. En son sabah kahvaltısında verdikleri buz gibi kruvasan ve çamur
gibi kahveyi hatırlıyorum sonra bayılmışım:) Yani demem o ki gerek iç gerek dış hatlardaki uçuşlarım
berbattı, organizasyonu sanki İtalyanlar yapmış gibiydi. O yüzden United
Airlines’i görürseniz koşarak uzaklaşın. Biliyorum biletleri ucuz ama bunca çileye
değmez ayrıca bu kadar fakirseniz zaten ABD’ye gitmeyin bir zahmet (ben iş yüzünden
mecbur gittim tamam mi?). Gönder diğerini...
AlItalia
Madem İtalyanlar dedik, bir İtalyan firması ile devam ediyorum. 2008 yılındaki
Amerika dönüşümüz Milan aktarmalı olduğundan Milan-İstanbul ayağını Alitalia
ile yaptık. Bu uçuşun benim için en önemli özelliği, ilk defa merdivenden uçağa
bindim, kendimi prensesler gibi hissettim <3. Valla uçak bildiğin ikişer
koltuklu, iki sıralı Kamil Koç gibiydi (rahat hat olmayan hani). Uçuş 2-3 saat
gibi bir şeydi. Hani bu migrosta satılan üçgen kutulanmış, kare ekmekten yapılan
sandviçler var ya, hıh iste onlardan verdiler sağ olsunlar bir de dayadılar
portakal suyunu zaten geldik İstanbul’a.
Nedense ben bu firmaya karşı hala bir sempati besliyorum, İtalyan oldukları
için olabilir. Sıradaki...
Qatar Airways
Günlerden bir gün yine bir konferans için Güney Kore’ye
gidiyoruz ve inanır misiniz yine fakiriz. Dolayısıyla G.Korenin survivor adası
olan Jeju’ya iki aktarmalı gitmek zorunda kaldık, zira THY’nin tek aktarmalı uçuşu
4500TL idi. Zaten bu fiyatı görünce ben gerekirse yürüyerek gelirim siz gidin
dedim ekiptekilere. Neyse ki bir şekilde çok daha uygun fiyata aktarmalı uçuş
bulduk. Gidiş ve dönüşteki Doha aktarmalarında Qatar Airways'e bindik. Vallahi
ben çok beğendim. Hem uçak rahattı, hem hostesler iyiydi, hem yemekler ve uçuş
kiti (göz bandını hala takarım), hem hizmet bence gayet dört dörtlüktü. Tek
sorun Kore’den dönüşte Asya yemeği servis ettiler. Tabi biz başka hayaller ile uçağa
bindiğimizden biraz yıkıldık ama uçuş kuralları gereği genelde yemekler kalkılan
yerde hazırlandığından oraya özgü oluyormuş, dolayısıyla aç kaldık. Tam Doha’ya
inerken pilotun ‘dear passangers’ ile başlayan ve şuan Katar'da ramazan dolayısıyla
öyle hava alanında yemek yemek, bir şeyler içmek hatta sigara bilem içmek yassahk
benden söylemesi cümlesiyle bir kez daha yıkıldık. Allah razı olsun, hosteslerden
biri bize acıdı da en azından susuz kalmayalım diye 1.5 litre su ve bir ton kağıt
bardak verdi. Zaten turist olduğumuzdan bize yasak değilmiş boşuna macera yapmışız
kendimize.7 saatlik beklemenin ilk bir kaç saatini bir şey yemeyerek ve
yiyenlere bir şey olmuyor mu onu gözlemleyerek geçirdikten sonra daha fazla dayanamadık
ve yedik. Sonuç olarak Qatar Airways benden geçer not aldı.
Asiana Airlines
Seul-Jeju uçuşu. Buraya kadar yol yaklaşık 28 saat sürdüğünden bu kısmi
hayal meyal hatırlıyorum. 1 saatlik bir uçuş olduğundan küçük ama rahat bir uçaktı.
Bütün uçuş Koreli hosteslerin "no make-up make up" look larına bakmak ile ve ciltlerinin nasıl bu kadar pürüzsüz olabildiğini anlamaya çalışmakla geçti. Ayrıca,
sanki uçakta değil de spa merkezindeymişiz gibi hissetmemize neden olan mısır püskülü
suyu, aloa veralı su gibi ikramlardan dolayı nerede olduğumuzu anlayamadan
adaya geldik. Bence güzel hizmet veren bir hava yolu. Belki uçuşlarına küçük
masaj paketleri eklerlerse daha güzel olabilir. (yalnız görsel ararken hep kaza haberleri çıktı yarabbim sen koru)
Crotia Airlines
Madem bağlantı uçuşlarından girdik devam edelim. Yine bir konferans ve yine
bir aktarmalı uçuş. Zagreb-Dubrovnik arası kara yoluyla yaklaşık 11 saat (otobüs ile) sürdüğünden
biz de paraya kıydık ve uçmaya karar verdik. 1 saatlik uçuş hayatımın en kötü uçuşlarından
biriydi. Zaten suratsız Hırvatların hava yolundan ne beklersin. Birlikte seyahat
ettiğim arkadaşımın arka koltuğa verilmesini mi anlatayım, hostesin bir bardak
su için bizi inletmesini sonra kafamıza fırlatır gibi servis etmesini mi yoksa uçağın
pırpırlı olmasını ve benim tam pırpırın yanında olmamamı. Hatırlamak bile
istemiyorum. Evlerden ırak...Suratsız insanların güzel ülkesi, Adritatik'in
incisi Dubrovnik'e gitmeye değerdi ama isterseniz siz otobüsü deneyin paranızla
rezil olmayın.
Pegasus-Onur Air-Anadolu Jet
Paçoz ve çingene firmaları bir arada yazayım da kıyaslaması kolay olsun.
Pegasus ile Berlin’e, Anadolu jet ile Antalya’ya ve Onur ile Amsterdam’a gitmiş
biri olarak, şunu söyleyeyim Pegasus kadar çingenesini görmedim. Yahu zaten
ölüyoruz desek bi bardak su yok, bagaj hakki desen sınırlı, tek yapacağınız aynı anda check in yapanları yan yana oturtmak ama o da yok. Beni uçağın başına, sevdiceğimi
de kıçına oturtan o yer memuruna bir kere söveyim de rahatlayayım. Zaten Pegasus’ta adım
atsan paralı, yakında wc’yi, baş üstü dolaplarını hatta oksijen maskelerini
bile paralı yapar bunlar. O nedenle senin için parmaklarımı daha fazla yormayacağım.
Anadolu Jet bu kadar kötü olmasa da vasat. Ama yurt içi uçuşlar için en iyisi Anadolu
Jet, en azından koltukları rahat. Yalnız onun da pilotları bir garip. Annem ve
babam daha önce hiç uçmadıklarından çok önceden ucuza Antalya’ya bilet almıştık ve
kuzenime gitmeye karar vermiştik. Neyse gün geldi çattı, uçağa bindik (annemin uçağı
konserve kutusuna benzetmesine hiç girmiyorum). Havalandık, baya da bir türbülans
var, gören atlas okyanusunu geçiyoruz zanneder, babam bembeyaz oldu zaten adamcağız,
ben de korktum ama çaktırmamaya çalışıyorum. Pilot başladı ‘sayın yolcularımız işte surdan havalandık su kadar mesafedeyiz vs vs aldığımız bilgilere göre Antalya’da
bizi berbat bir hava bekliyor. Yağmur, fırtına ne ararsanız var. Uçuşumuz biraz
sarsıntılı olacak ama inşallah gideceğiz bla bla bla’. Yahu adam o ne bicim konuşma,
kötü bile olsa çaktırma dimi? Zaten salak pilot inerken de uçağı indirmedi
belli bir mesafeden uçağı yere bıraktı. Sizin yüzünüzden babamda uçma fobisi
var. O yüzden Anadolu Jeti sevsem mi bilemedim.
Son olarak, Onur Air’in uçaklarını yapan mühendisleri esefle kınıyorum çünkü koltuklar arasında mesafe bırakmayı unutmuşlar, belki sonradan fark etmişlerdir ve "amaaan boşverelim böyle kalsın belki hiç anlamazlar" diyerek konuyu kapatmış bile olabilirler. Yalnız Amsterdam için verdiğin 25 kg’lık bagaj hakkı ve biletimi iptal ettiğimde neredeyse yarısı vermeniz ile (promosyon bileti hem de) gönlümü kazandınız, ben daha çingene bir Onur Air beklemiştim ama yanılmışım. Gördüğünüz gibi Pegasus çingeneliği yine kimseye kaptırmadı. Alkışlar Pegasus'a...
Son olarak, Onur Air’in uçaklarını yapan mühendisleri esefle kınıyorum çünkü koltuklar arasında mesafe bırakmayı unutmuşlar, belki sonradan fark etmişlerdir ve "amaaan boşverelim böyle kalsın belki hiç anlamazlar" diyerek konuyu kapatmış bile olabilirler. Yalnız Amsterdam için verdiğin 25 kg’lık bagaj hakkı ve biletimi iptal ettiğimde neredeyse yarısı vermeniz ile (promosyon bileti hem de) gönlümü kazandınız, ben daha çingene bir Onur Air beklemiştim ama yanılmışım. Gördüğünüz gibi Pegasus çingeneliği yine kimseye kaptırmadı. Alkışlar Pegasus'a...
THY- Atlas Global
Dünyaya açılan kapımız, gurur kaynağımız, canımız ciğerimiz,
menüsüne kurban olduğumuz...diye başlayayım istiyorsanız daha çok beklersiniz. Dünyada
ki birçok firmaya açık ara fark atan bir havayolu olduğunu kesinlikle kabul
ediyorum ama özellikle son zamanlarda çalışanlarına yaptıkları (zorla isten çıkarmalar,
tazminat vermemeler, eylem yapıp hakkın arayanlara hayatı zindan etmeler), uçuş
öncesi ve sonrası sanki Hacca gidiyormuşuz da havaya girelim diye çalınan saçma
ilahiden bozma müzikleri, etekleri ayak bileklerine kadar inen hostesler ve
gitgide kısıtlanan içki menüsü ile ülkemin şuan ki halinin tam bi yansımasısın
THY. Hele ki çığrından çıkan fiyatlarından hiç bahsetmeyeceğim. Diğer
firmalarda bulduğunuz bir bileti 3 ile çarpın ahanda iste o THY fiyatı, web sayfasını
açmanıza gerek bile yok. Bir firmanın kalitesi değişen şartlara ve globalleşen dünyaya
(bak gene kullandım burada:) nasıl ayak uydurduğu ile paraleldir bence, yalaklık
yaptığı kesime nasıl hitap ettiği ile değil. Onun dışında, iyisin, hoşsun bu isi
uzun zamandır iyi yapıyorsun ki dünya çapında bir marka oldun. Bizi dünyaya iyi
tanıtan ender şeylerden birisin, onu da yok etme diyerek hayallerimin hava yollarına bir adım daha yaklaşıyorum.
Ek olarak, Atlas Global, THY’nin fakir versiyonu olduğundan birçok özelliği aynı olmasına rağmen fiyatları daha ucuz. O yüzden tercih edebilirsiniz hem de yurt dışı uçuşlarından bagaj hakki 30kg. O yüzden ben kendisini daha çok seviyorum. Ama hayallerimin hava yolu tabi ki kezban THY ya da Atlas Global değil...
Ek olarak, Atlas Global, THY’nin fakir versiyonu olduğundan birçok özelliği aynı olmasına rağmen fiyatları daha ucuz. O yüzden tercih edebilirsiniz hem de yurt dışı uçuşlarından bagaj hakki 30kg. O yüzden ben kendisini daha çok seviyorum. Ama hayallerimin hava yolu tabi ki kezban THY ya da Atlas Global değil...
KLM
Ben bu firmanın mavi mavi uçaklarını ve üzerindeki kral tacını hep hava
alanlarında görürdüm de pek bir beğenirdim. En son Amsterdam-İstanbul uçuşunu
bu hava yolu ile yaptım. Benim aldığım bilet mi öyleydi yoksa genel kuralları
mı öyle bilmiyorum ama bagaj hakkı sadece kabin bagajı ile sınırlıydı. Benim de
zaten sadece sırt çantam olduğundan sorun olmadı. Uçak oldukça rahattı ve
hostesler çok yardım severlerdi. 3,5 saatlik bagajsız bir uçuşta beklentim
minimum olmasına rağmen verdikleri sıcacık vejeteryan ve normal seçenekli
sandviçleri, içki menüleri, tatlıları ve çay-kahve servisleriyle beni benden
aldılar. Dolayısıyla KLM sevdiğim ender hava yollarından olmayı başardı.
Edelweiss Air
İşte hava yollarının bu dünyadaki cenneti, hayallerimin firması. İstanbul’dan
Florida’ya konferansa sürüldüğüm-yukarıda bahsettiğim- uçuşu aptal THY’nin
Atatürk’te 45 dk rötar yapması nedeniyle Zürih-Washington (United Airlines)
uçuşumu kaçırdım. Uçakta hosteslere aktarma için çok az vaktim olduğunu (1 saat
15 dk) zaten 45 dk rötar yaptığımızı, uçakta 35. Sırada oturduğum için asla
erken çıkıp kapıya yetişemeyeceğimi anlatmam yaklaşık yarım saat sürdü.
Burunlarından kıl aldırmayan THY hostesleri bakarız-sorarız-hallederiz
tavırlarını benim gerçekten uçağı kaçıracağımı ve bunun THY’nin hatası
olacağını anladıklarında bir taraflarına sokmaları izlemek çok eğlenceliydi.
Çözüm olarak beni uçağın inişe geçmesiyle business class’s aldılar (evet
business ile da uçtum –yarım saat de olsa-, şimdi dağılabilirsiniz). Ve tabi ki
bizim yere inmemiz ile Washington uçağının kalkması bir oldu. Allahtan bagajım
yanımdaydı da bir de onun için dil dökmek zorunda kalmadım. Çıkışta beni
bekleyen abla “you missed your flight next one is tonight” deyince ağız burun
dalacaktım. Çünkü Zürih’de saat öğlen 12ydi, İsviçre vizem yoktu, Washington
uçuşunu kaçırınca bağlantılı Tampa uçuşunu da kaçırmış oldum, gidişim en az bir
gün gecikmişti, o gecenin otel parası yanmıştı ve ben gittiğimde konferans
çoktan başlamış olacaktı. Beni bırakıp giden United’a söverken transfer masasına
geldim. Oradaki kadın bana aynen filmlerde ki gibi “this is your lucky day” ile
başlayan ve iki saat sonra Tampa’ya direk uçuş var, salla aktarma uçuşunu diye
devam eden bir cümle kurunca beynimdeki felaket senaryoları teker teker yok olmaya
başladı. Arada 260 yuro gibi bir fark çıksa da benim sorunum değildi, biletini
aldım ve kapıya gittim. Edelweiss da ne ola ki diye düşünürken, internetten
İsviçre’nin kendi firması olduğunu öğrendim. Uçağa bindik, Allahım uçak değil
at çiftliği (biraz abartsam da gerçekten büyük ve rahattı). İçerde Demet Akalın’ın
asla tutturamadığı platin sarısı saç rengine doğuştan sahip, kocaman gözlü ve gülüşlü, çıtır İsviçreli
huriler... (gerçekten bir ülkenin her şeyi mi güzel olur). Tabi ben yaşadığım
kabusu unuttum. Uçuş kitimi aldım, koltuğuma kuruldum. Vizyon filmlerini izlemeye
başladım. Derken servis başladı, o kadar çok seçenek sundular ki vejeteryan mı,
et mi, balık mı diye ilk defa bir firma yemekte THY’yi yerle bir etti. Derken
tatlı ve tam 11 saat boyunca bitmeyen çay-kahve servisi. Ayrıca istediğiniz
başka bir şey varsa melek hosteslere söylemeniz yeterli, anında yapıyorlar. Pilot deseniz ayrı bir tatlı. Mesela Houston'ın üzerinden geçerken "Baylar bayanlar şuan Houston'da bulunan NASA'nın üzerinde geçiyoruz, aşağıya bakmanız yeterli' gibi detaylı bilgiler verdi. Bildiğin uçaktan inmek istemedim. Tanrı bana bu lüksü bir kere yaşattı, bir
daha asla bu firmaya denk gelmedim, hatta bu firmayı bilen insanlarda bence bir
elin parmağını geçmez. Fiyatları hakkında hiçbir bilgim yok, ama eğer bir
şekilde yolunuz kesişirse gözünüz kapalı Edelweiss’a binin derim… Bu arada görselden de göreceğiniz gibi uçağı bile orjinal boyamışlar. Ek olarak Zürih, bugüne kadar yukarıdan gördüğüm en güzel şehirlerden biriydi. Yemyeşil dağların arasından bir an Heidi ile Peter'i görücem sandım. O kadar uzaktan bile huzurlu olduğu çok belliydi. Bir ülke boşuna İsviçre olmuyor tabi...
Yeni hava yolları denedikçe yazıyı update edeceğim. Yazarken yoruldum ben de amma uçmuşum ha dedim kendi kendime. Ek bir not siz siz olun free shoplarda sallanmayın, gümrük ve kontrol sıralarına geç girmeyin, hava alanında her şeyi her zaman erken yapın yoksa benim gibi uçak kaçırma stresiniz olur. Ayrıca artık free shoplar karlı değil çünkü yuro olmuş 3,29 dolar olmuş 2,92. Yani içkinizi, çikolatanızı, kozmetiğinizi ülke içinden alsanız çok daha karlı. Bence almasanız daha karlı ama...Sanki Türkiye'de çikolata mı yok...
lydia deetz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder