Bu yazıyı yazmaya nasıl karar verdim ben de bilmiyorum. Şuan kendimi "Arif'in Manchester'a attığı golü"ararken çok başka yerlere hatta bilinen evrenin sınırlarına gelmiş birisi gibi hissediyorum. Ben bugün güya gurbet ellerde birinci haftamı doldurmamın şerefine burada bulunmamı sağlayan, genç dimağlara da yol gösterebilecek bursum hakkında yazı yazacaktım. Neyse efendim, bütün gün maruz kaldığım dünyanın en kaba dilleri sıralamasında ilk üçü zorlayan Hollandacayı bir nebze de olsa unutmak için, Türkçe bir şeyler duymak amacıyla bilgisayardan starı açtım ve Gecenin Kraliçesi denilen dizimsi şeyin ikinci bölümüne denk geldim. İlk bölümüne daha önce şans vermiş biri olarak ikinci bölümün hepsini sanki bana bağlama büyüsü yapmışlar gibi izledim. Gerçi izlemek istemeseniz de bir süre sonra mecbur kalıyorsunuz zira star şuan ayrılmak istemeyen sevgili gibi...Ölümüne bu diziyi ve tekrarlarını yayınlıyor, dizi biraz önce bitmesine rağmen sonsuz bir döngüye girmişçesine "birazdan gecenin kraliçesi yeni bölüm" dedi, kulaklarımla duydum. Ben de henüz yol yakınken bari siz dönebilin diye bu yazıyı yazarken buldum kendimi.
Şuan anladım ki geçen hafta yazdığım "Payitaht Oyunları: Muhteşem Yüzyıl Kösem" yazısı ile o diziye ne büyük haksızlık etmişim ya Rab...Ellerim kırılsaydı da bu faciayı görmeden onu yazmasaydım. Gecenin Kraliçesi -ne salak bir isim bağlayamadılar zaten adam akıllı- öyle bir facia ve hayal kırıklığı ki kelimeler kiyafetsiz...(Bir diğer olmamış dizi ismi için bakınız:"bana artık hicran de" (tamam derim, bu ne yaaa), o da tutmadı zaten). Neyse efendim, bu diziyi kurtarmaya Murat Yıldırım'ın o güzel hatrı bile yetmiyor, yetmeyecek (o da Burçin'den boşanmış ne güzel yakışıyorlardı halbuki. ama Burçin şimdi Poyraz Karayel'de ki Poyraz Karayel ile birlikte onunla da çok yakışıyor demek ki Burçin herkesin yanına yakışıyor alkslşajdlajdlajs, dizi yüzünden beynim yandı)
Çok hızlıca konuya göz atalım bakalım konuyu yazana kadar sağlam beynim hücrem kalacak mı? Kartal (Murat Yıldırım) bir iş seyahati için arkadaşı Emre ile Fransa'ya gider. Emre'nin klasik "abi burada kızlar teklif ediyormuş" zevzekliğinin aksine "işimdeyim gücümdeyim" modundadır. Dizilerin olmazsa olmazı milyon dolarlık anlaşmayı bağlayıp biran önce dönmek istemektedir. Neyse işte bu Kartal yarı Fransız yarı Türk Selin'i (Meryem Uzerli) görür ve çarpılır. Bir şekilde tanışılır, kaynaşılır, gece birlikte serada sevişilerek geçirilir (aman ne yaratıcısınız,CcCBihterReyizCcC), sabahına güneşin doğuşu izlenir, kumlarda yuvarlanılır, çocuklar gibi şen denize koşulur, yine öpüşülür koklaşılır (rtük falan dinlememiş dayanmışlar aşk meşk sahnelerine) vs derken yollar ayrılır ama iletişimde kalınır.
Biraz da detaylara bakalım. Kartal işinde oldukça başarılıdır, geçmişi zorluklarla geçmiştir (geçmese şaşarım), hatta yetim büyümüştür. Kendisini nasıl olduğunu henüz bilmediğimiz bir şekilde dizinin diğer jönü Aziz Alkan (Uğur Polat) büyütmüş, adam etmiş ve şirketin başına geçirmiştir. Aziz'in Mert adında sürekli iteklediği alkol bağımlısı bir oğlu, bence Selin'e bin basan, seksi ve tarz fakat Kartal'ın aşkından histeriye bağlamış deli bir kızı (dizideki adı Esra), gerçek hayatta Seda Akman olan entrika yaratmak için doğmuş, kapı dinlemekten beslenen bir kardeşi ve onun eşinden oluşan bir tımarhanesi vardır. Yani buradan da anlayacağınız gibi Kartal, Aziz'in kızıyla evli. Bir şekilde Selin'in aşkı galip gelir ve Kartal olanı biteni Esra'ya anlatır (Murat Yıldırım'dan da bu beklenir zaten, kalps <3), sinir krizleri geçirilir ve Esra delisi içinde bulundukları arabayı tam gaz ağaca sürer. Sonra gelişen olaylardan şunu anlıyoruz. Kartal aslında Esra ile Aziz'e olan vefa borcunu ödemek için evlenmiş ve bu kadın her olayda kendini öldürmeye kalktığından bir yere kıpırdayamıyor. Hadi buraları da yedik. Kartal bundan kurtuluş olmayacağını anlayınca Selin'i geri püskürtmek için "tek gecelikti bitti, sende ne kezo çıktın amma büyüttün sen yoluna ben yoluma der". Selo ağlar zırlar ve dört yıl sonra...Nolmuş bilin bakalım? Tabi ki bu tek gecelik ilişkiden Selo'nun çocuğu olmuş. Allahım ya sen evli barklı adamsın korunmadınız mı? Hadi korunmadınız hemen ilk seferde bir tek bizim dizilerdekiler hamile kalıyor bence, İsviçreli bilim adamları araştırsalar da dünyaya bir faydamız dokunsa. Selin bir gün oğlunu alıp (oğlunun adı da Osman, Kösem'de de doğacak ilk şehzadeye Sultan Ahmetciğim Osman adını koyacak, bu da mı tesadüf ateistler açıklasın) Türkiye'ye babasının izini sürmeye Karadeniz'e gelir. Bir şekilde Aziz ile tanışır, söylemeye gerek bile yok Aziz Selo'ya vurulur. İstanbul'a gidilir, aile ile tanışılır ve ta ta ta taaaam Kartal karşısındadır...Selo bu şansla loto oynasa 6 tutturur yeminle...
Allahım yazarken bile içim şişti ya. Sırf Meryem'in olmayan Türkçesine kılıf bulmak için dünya para döküp hikayeyi Fransa'dan başlatan aklı kıt senariste buradan sevgilerimi gönderiyorum. Meryem'e Türkçe dersi aldırıp daha elle tutulur bir senaryo yazsanız daha ucuza gelirdi. Bu kadında Türkçe hariç her dili gayet güzel konuşuyor maşallah. Valla bundan sonra İvana Sert Türkçesiyle dalga geçmeyeceğim. Hadi o kadın Sırbistan'da doğdu buraya gelene kadar Türkçe bilmiyordu. Peki, Meryem'e ne demeli senin bir tarafın Türk, her şeyi geç Almanya'da büyümüşsün, orada Alman'dan çok Türk olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu nasıl Türkçe? Ayrıca, Meryem'in yeni saç rengine ne demeli. Oriel'i fazla kaçırmış mahalle berberi boyası gibi resmen ya. Rengi tanımlayamıyorum bile belki mon ami pastel boyalarındaki (iki katlı olanlarda) turuncu sarı vardı bir tane o olabilir.
Buradan sonrası artık tamamen benim iç dünyamda diziye bir yer bulmaya çalışıp bıulamayışım. Kartal da Aziz de sadece bir kere gördükleri Selin'e nasıl bu kadar tutulabilirler? Kartal serada sadece bir kere aşkı memnuculuk oynadığı, birlikte hiçbir anısının olmadığı, -dönüp dönüp aynı gene aynı flaşbacklerine dönüyoruz- birisi için nasıl böyle hiçbir şeyi görmez olur?. Hadi o bir derece belki ten çekiyordur diyelim :), Aziz'e ne demeli? Adam düştü uyandı bunu gördü kafasına buz koydular çoktan sırılsıklam aşık olmuştu bile...Kaç yaşında iş güç sahibi adam, nasıl bir kere gördüğü kadın için gemileri bu kadar yakmaya hazır olabilir de tutar kadını eve getirir? Hadi Kartal Selin'i Aziz'in kolunda gördü böyle bir şey nasıl saklı kalır? Kartal'ın karısı daha ilk görüşme de Selin'e "biliyor musun Kartal 4 sene önce başkasına aşık oldu, bende arabayı ağaca sürdüm bla bla" diye nasıl bu kadar kolay dökülebilir? Kartal'ın eşi sırf adamı elinde tutabilmek için akşamları eve bile gelmeyen bir adama sevimlilik yapıp portakal suyu sıkmaya nasıl devam edebilir? Tüm bunları geçtim Selin nasıl hemen Aziz'in yürümelerine sorgusuz sualsiz atlayabilir. Bundan sonra ancak peki babam bu kadar güzel pasta yapmayı nasıl öğrendi diye devam edebilirim zira saçmalıklar bitmiyor. Bir de üstüne üstlük bu dizi 165 dakika falan sürüyor. Ama Allah'ı var slow motion tekniği dışında başka bir şey bilmeyen yönetmen sayesinde senaristin bir şey yapmasına gerek kalmamış, 3 mekan için herkese 5'er cümleden Meryem'e de 3,5 cümleden 1 sayfa bir şey yazmış, ellerine vermiş. Sonra ver arka plana Fransa'yı, serayı, Enya-Only Time'ı (böyle bir şarkı olduğunu bile unutmuşum),yalıları, yatları, katları...E dizi kendi kendini çekti zaten siz ne yapıyorsunuz...
Hayır işin kötüsü de bu gurbet ellerde ben bu diziyi izlemeye devam ederim. Kösem'den Beren'i buraya alsak, Meryem'i oraya göndersek, diziden son anda çıkan Mehmet Aslantuğ'a yalvarıp yakarsak Uğur Polat'ın yerine geçse,Uğur Polat şuan ki kardeşinin eşi olsa, şuan ki kardeşin eşi eski hadım ağalardan adını bilmediğim adam payitahta dönse, belki biraz toparlar...
Şuan tek söylenecek, Aşk-ı Memnu'dan sonra yeni bir yasak aşk hikayesine, serada halvet sahnesine, yurt dışına kaçmayı planlayıp bir türlü kaçamayan beceriksiz aşıklara, genç jönün yaşlı jöne vefa borcu nedeniyle aşkını harcamasına,tek gece de hamile kalınması klişesine, birlikte olduğu erkekten gizli saklı çocuk doğuran kadınlara, Meryem ile Murat'ın olmayan, Meryem ile Uğur Polat'ın ise hiç olmayan kimyasına ihtiyacımız yok. Tek duam; Meryem'in yeni bir tükenmişlik sendromu ile ülkemizi terk etmesi...hadi inşallah...
Şuan tek söylenecek, Aşk-ı Memnu'dan sonra yeni bir yasak aşk hikayesine, serada halvet sahnesine, yurt dışına kaçmayı planlayıp bir türlü kaçamayan beceriksiz aşıklara, genç jönün yaşlı jöne vefa borcu nedeniyle aşkını harcamasına,tek gece de hamile kalınması klişesine, birlikte olduğu erkekten gizli saklı çocuk doğuran kadınlara, Meryem ile Murat'ın olmayan, Meryem ile Uğur Polat'ın ise hiç olmayan kimyasına ihtiyacımız yok. Tek duam; Meryem'in yeni bir tükenmişlik sendromu ile ülkemizi terk etmesi...hadi inşallah...
lydia deetz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder