7 Ocak 2016

Mochi mochi.... :)

Bugün sizlere Japonya'ya geldiğimden beri yediğim o türlü türlü garip şeylerden en beğendiğim, hatta hastası olduğum (Hastasıyıııız by Ayhan Sicimoğlu ;)) haftada bir kaç gün yemeden duramadığım pirinç kekini "rice cake" ya da nağmı-diğer "mochi" 'yi sizlere anlatacağım.... Yemek yemeyi ve yeni şeyler tatmayı çok ama çok seven birisi olarak (ki bu yüzden kapılardan bacalardan sığamayan birisiyim) şunu söyleyebilirim ki bu şey benim hayatım boyunca tattığım en güzel yiyecekler sıralamısında Top 3'de, hatta tatlı kategorisinde Top 1!!.....and the oscar goes tooo....mochi mochi...
Şimdi bana "Biraz abartmıyor musun, alt tarafı pirinçle yapılan kekmiş bu" diyebilirsiniz ama inanın öyle değil. Yani böyle bir sütlü tatlı, sütlaç, damla sakızlı muhallebi fln yediğinizde böyle bi ferahlarsınız ya onu da hissediyorsunuz, çok hafif adeta bulut gibi bir krema yiyormuş gibi de.... ama krema da değil, hatta yediğiniz şey sütlü bile değil....O aslında sadece bir hamur, ama böyle jelibon gibi uzayan viskoelastik bir yapıya sahip bir hamur... (Az önce elde ettiğim veriler ile sheer stress vs. shear rate grafiğini de sizler için çizdim ve kek hamurumuzun Non-Newtonian bir yapıda olduğuna karar verdim.... :) (Fluid mechanics for beginners)
Benim bugün bu yazıyı sizlerle paylaşma sebebim ise laboratuvar grubu olarak bügün mochi yapmamız..... Geçen hafta bu konuda bir etkinlik olacağına dair e-maili alınca böyle bayağı bildiğiniz Türkiye'den Hacı İskenderoğulları'nın bilmem kaçıncı kuşak torununu getirttirmişler de bize iskender yaptıracaklar gibi bir sevinç kapladı içimi. 
Benim mochi ile ilk karşılaşma serüvenim ise şu şekilde....Labdan bir arkadaşım beni buranın ünlü bir tapınağının, müzelerinin fln olduğu Dazaifu diye bir bölgesine götürdü ve oradaki yemek satan yerlerde bana bu pirinçlı keki göstererek, meşur olduğunu söyledi ve bana almak istedi. Ben de aç hissetmediğimden ve "amaaan kek nasılsa diye düşündüğümden yemek istemedim". Sonra 2 dükkan ötesinde başka bir şey göstererek (adını hala bilmiyorum) "Bundan yemek ister misin?" dedi. Bana gösterdiği şey tavuk şiş görünümünde şişe geçirilmiş bir şeydi ve ben de "Et yemeyelim ya daha saat çok erken" gibilerinden birşey söyledim. Benim bu yorumum üzerine o da gösterdiği şeyin et olmadığını, hamurişi olduğunu söyledi. Ben de atarlı ve çok bilmiş bir şekilde "Are you sureeee??" dedim. Ve o esnada çocuk en ciddi ve kendinden emin haliyele "Yes, I am sure" dedi. Çocuğun o anki surat ifadesi aklıma geldikçe hala gülüyorum :) :)  İşte o an iç sesim bana "Salak.... adam Japon,  sen tutmuş kendi yemeklerini sanki kendin pişirmiş gibi bu etten yapılmış bence, diyorsun bi de yok hamurişi diyince de emin misinnnnn peki?? diye atarlanıyorsun" dedi. Ve bu iç sesden sonra "pikiiii, birinden birini yiyelim mağdem" diyip o tuzlu, baharatlı ve çöpşişteki hamurişinden alıp yedik.... Ve böylece rice cake'i tatmak yerine diğer şeyi yeme hatasına düştüm.... Sonra yılbaşından birkaç gün önce çarşıda bi dükkanın önünde amcaların bunu döverek öğüttüğünü gördüm ve hemen tanıdım ve "dönüşte bundan alıp bi de bunu deneyeyim bari" dedim. Ama maalesef ki, alışverişten döndüğümde o dükkan kepenklerini indirmişti :( Neyse ki, Japonya'da en sevdiğim 24 saat açık olan ve her yerde kolayca bulabileceğiniz "Seven-Eleven" sayesinde bu lezzeti tatma zevkine erişebildim....

Bu arada, kısaca rice cake'in tarihine de değinelim... Bu tatlı Japonya'ya has olmakla birlikte, bunun Güney Kore, Çin, Tayvan gibi diğer uzakdoğu ülkelerinde çeşitli varyasyonları varmış... ama aslen aslen Japonların geleneksel yemeği. Özellikle yeni yılın ilk günü ailece toplanıp bunu yaparlarmış. Şimdi evlerde bunu yapmak için özel bi makineleri varmış ama yaşlı ve orta yaşlı insanlardan dinlediğim kadarıyla eskiden maailece kuzen, dayı, enişte, bacanak, görümce, elti..fln toplanıp yeni yılın ilk günü geleneksel bir şekilde bunu yaparlarmış... ve yaparken de o hamuru her döven insanın sağlıklı bir yıl geçireceğine inanırlarmış...

Aranızda hala caps vermeyenler var dediğinizi duyar gibiyim.... Aşağıda benim sürekli aldığım çilekli mochi'yi görmektesiniz.....Üstünde kaplama olan kısmı aslında pirinçten yapılan kısım....



Şimdiiiiiiii.... sıra geldi mochi yapımına....Bu konuda tam youtube vloggerlarından mochi tarifleri ararken, çalışma grubunun geleneksel yöntemlerle mochi yapması beni sizlere bunu uzun uzun anlatma telaşından kurtardı. Şimdi öncelikle özel bir pirinci varmış bunun... Yani evdeki pilavlık baldo pirinçle de sütlaçlık kırık pirinçle de denemeye kalkmayınız lütfen.... (Yazarın canı burada üzeri iyice yanmış fırın sütlaç çeker....kapa parantez) Sonra sözüm ona, "Al çocuğum sana Japon Mochi'si yaptım" diye birbirimizi kandırmayalım..... Bak lütfen diyorum.... Sonra bu alınan pirinçi  tencereye koymadan böyle  tülbentimsi bir şeyi tencerenin altına seriyorlar. Ama koydukları tencere de bi farklı... altında delikleri var. Neyse, kaynamış suyu da ekleyerek, pirinçleri haşlayıp, asıl olayın ceyeran ettiği şeye koyuyorlar. Onun adını bilmiyorum ama çimento gibi sağlam bişeyden yapılmış, taş gibi bir yuvarlak kap..bunun odundan (evet tatta veya ahşap değil...odun!!) yapılanı da varmış......Sonra hemen sıcak sıcak pişen pirincinizi dövmeye başlıyorsunuz. Ama öyle böyle bi dövmek değil....Zaten bence kolu komşu, kısım akraba toplanmalarının sebebi de bu... Ağır bir çekiç gibi bir şeyle çok hızlı vurulması gerekiyor ki mochiniz istenilen kıvama gelsin....Ara ara da bir kişi ellerine sıcak su alarak, hamuru toparlıyor ve diğeri de devam ediyor. Bu aşamada uygulanan sıcaklık ve basınç, kekimizin viskoelastik yapısına etki eden en önemli parametreler olarak sıralanmakta.....

Her neyse... dövdükten sonra kekiniz hazır. Arasına ister tatlı ister tuzlu artık Allah ne verdiyse koyup yiyebilirsiniz. Ben bugün ne olduğu hakkında en ufak bir fikrimin olmadığı şeyleri arasına koyarak yedim. Bunlar ne diye sorduğumda tatlı olanın adını kimse ingilizceye çeviremedi ve Japonya'ya has birşey olduğunu söylediler.... nasıl desem kestane şekerinin ufalanmışı gibi ama kestane değil rengi kırmızımsı... Diğer tuzlu şeylerden birinin susam olduğunu söylediler ama bence o susam da değildi (rengi turuncudan pembeye çalan susam mı olurmuş...) Neyse diğer tuzlu şeyi sorduğumda bir çeşit soya fasülyesi olduğunu söylediler ama hala tadı aklıma geldikçe mideme ağrılar giriyor.... Yani böyle içinde kaşar eritmişsiniz gibi bir sıvı içinde çok küçük barbunya taneleri düşünün. 

Benim aklıma gelen ise, dahiyane Türk fikri ise... "Yapıcan bu mochiyi, basıcan içine Afyon kaymağını"......oldu. Bi de nutella'da süper olur mochi'nin içinde valla, ama hala Japonya'da nutella göremedim..... :( Her neyse şimdiye kadar yediklerim arasındaki favorim çileklisi ve o kırmızımsı-kestanemsi şey içereniydi.. 

Ve bu kadar laftan sonra şimdi de size geleneksel yöntemlerle, enstitünün arka bahçesinde nasıl mochi yaptığımızı gösteren videoları paylaşıyorum....







Bu arada...şu aşağıda gördüğünüz de endüstriyel mochi makinesi.... Bence kimya mühendisliğinde temel işlemler dersinde ekstraksiyon, distilasyon, evaporasyon ve bunların ekipmanları fln anlatılırken, bu cihaz da anlatılmalı. Çünkü faz değişimi, reoloji, ısı transferi, mekanik karıştırma fln hepsini içeriyor şu aşağıda gördüğünüz cihaz....;p

Şimdi diyebilirsiniz ki, bununla mı uğraşacağız... İşte bu noktada Japon mucitlerimiz düşünmüş taşınmış, ev tipi mochi makinesini amme hizmeti olarak toplumumuza kazandırmış.... Onlar da aşağıda görüldüğü gibi....



Bu arada, ben Türkiye'ye dönerken yerim olursa az da olsa Mochi yapılacak pirinçten alıp, bir şekile evde yapmayı denemeyi istiyorum. Ama siz yinede evde tek başınıza denemeyiniz, Japonya'ya gidecek arkadaşlarınızdan da ıslarla isteyiniz....:) Ha olurda bir gün bu lezzeti tatma şansına erişirseniz "bu kadar öve öve anlattığın şey bu muymuş" diyip dudak bükerseniz de aklınıza şu an benim içinde bulunduğum koşullar gelsin bi zahmet.... Bu bünye çiğ bütün balık yemenin yanında çiğ tavuğu bile hatır için tatmış bir insan evladı.... Ki bitkisel kökenli olduğunu düşündüğüm ve hala da ne olduğunu bilmediğim, hayalinizin sınırlarını zorlayacak lezzetsizlikteki yüzlerce şeyi de ayıp olmasın diye yemişliğim de var şu süreçte.... Hani böyle ağzınıza aldığınız ve o tadı aldığınız ilk saniyelerde, ağzınızdan çıkarmak istediğiniz ama ayıp olmasın diye çiğnemeden bi an önce yutmak zorunda olduğunuz lezetsizlikteki yemeklerden bahsediyorum... işte öyle acıklı bir hikaye benimkisi...Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin....
ve daha fazla  devam edemeyeceğim.... (burada yazarın gözlerinden 2 damla gözyaşı düşer....)
Bu arada mochi mochi kelimesini Japon'lar tarafından çok faklı anlamlarda da kullanıyorlar.Bunlar:
1. Mochi yerken..."mmmmm çok lezzetli" gibisinden...Mochi mochi :)
2. Diyelim ki çekik gözlü, pamuk yanaklı bi bebeniz var, onun yanalarını severken"yirimmmm yirimmmm" gibisinden...Mochi mochi :)
3. Telefonu cevaplarken, "Alo, haaa... çabuk söyle ne söyleyeceksen, işim var gibisinden".... Mochi mochi :)
Hatta bunun için de bir vlogger arkadaşımız, "Japonlar telefonda neden mochi mochi derler??" isimli bir video paylaşmış.... Eee merak edenler...buyrun mağdem ;)


Vee aşağıda da Mochi'nin nelerden yapılabileceğini görebilirisiniz.... Kısacası hayallerinizin sınırı yok...


ve son olarak da bunların gerçek hallerini sizlerle paylaşıyorum....

Bitha

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder