6 Ocak 2016

Kız isteme-Söz-Nişan Üçgeninde Kaybolan Hayatlar

Birazdan okuyacaklarınız bu yola gayet saf ve temiz duygularla çıkmış ama yaşayacaklarından habersiz, özellikle de bu işleri sevmeyen diğer bir deyişle damarlarında "gelin kanı" akmayanlar için bir amme hizmetidir. Bu yazının çıktısını alıp görebileceğiniz bir yere asın ve günde en az üç kere okuyun ki yaşayacağınız saçmalıklar silsilesi esnasında kendinizi kaybettiğinizde tekrardan kim olduğunuzu hatırlamanızda size rehberlik etsin.

Evlenme kararı nasıl verilir sorusuna tek bir cevap vermek tabi ki oldukça zor. Bu yola en başta "ben bu sefer kesin evleneceğim" andı içerek çıkanlar ve sonunda bu haklı zaferinin gururunu yaşayanlar olduğu gibi, işler planladığı gibi gitmeyen ve "bu da mı gol değil" diyerek oradan uzaklaşan hatrı sayılır bir grup da mevcut. Bu kısım başka bir konunun yazısı olacak kadar karmaşık olduğundan oralara hiç girmeyeceğim. Diyelim ki o kişiyi buldunuz, işler yolunda gitti ve artık evlilik yolunda ilk adımı atmaya karar verdiniz. Öncelikle şunu söylemeliyim, bu andan itibaren ilmek ilmek ördüğünüz ve içinde mutluluktan öldüğünüz kozanız her iki tarafın aile bireyleri tarafından hunharca yok edilecek. Bu saatten sonra kocaman mutlu bir ailesiniz, Allah şimdiden belanızı verdi bile, tadını çıkarın.

Hep hayal ettiğiniz yüzük hiç de hayal ettiğiniz gibi değil

Güne karar verilince her ne kadar oralı değilmiş gibi yapsanız da annelerin sürekli "bak altın artıyor yüzük baktınız mı" sorusu bir süre sonra dayanılmaz bir hal alıyor ve siz soluğu bir kuyumcuda alıyorsunuz. Kuyumcu size en az 8500 model gösterecek. Yok bu model bu sene çok favoriymiş, şöyleee beyaz altın etrafında küçük pırlanta taşlar varmış, bu modelde iç içe geçmiş bilmem kaç halka bilmem neyi temsil ediyormuş mış mış mış da mış mış mış. Derin bir nefes alın ve "teşekkürler hepsi çok güzel ama biz klasik alyans düşünüyoruz" deyin. Zaten alışkın olmadığınız için hiç biri elinize yakışmayacak. Neyse, bunun üzerine adam bir anda 180 derece dönerek "harika, zaten en güzeli o, zaten modası da hiç geçmez, tabi bunları da beğenenler var ama sizin tarzınıza en çok o gider bıdı bıdı" demeye başlayacak. Hıh işte tam o anda yüzüklerin efendisindeki yüzüğe benzeyen ama üzerinde elfçe yazıları olmayan bu nedenle gollum'un asla peşine düşmeyeceği o sade yüzükleri kapın ve koşarak orayı terk edin,  Annelerin "yüzükler noldu" sorusuna verilecek cevap cepte, aynen devam.

Çiçeğimizi, çikolatamızı alır geliriz

Valla kimse kusura bakmasın ama nah gelirsiniz. Türk filmlerinden aklımıza kazınmış bu cümle sanki bu işler çok kolaymış, çiçek ve çikolata hemen köşeyi dönünce karşınıza çıkacak ve siz alıp gideceksiniz gibi görünse de burası yüzükten sonra en sancılı kısım hele ki İstanbul'da yaşıyorsanız. Şimdi çikolatacıya girdiniz, söz çikolatası bakmıştık dediniz. hemen hemen her yerde alacağınız cevap şu "sizi şu tarafa alalım". Yani bu, şu demek "haaa siz söz-nişan dediniz, o zaman biz size herkesin içinde gömmeyelim şöyle köşeye alalım"demek oluyor. Hele böyle Pelit gibi ünlü çikolatacılara yürüyecekseniz çikolatanın kilosu tam tamına 190 TL. Bu rakamı duyduktan sonra kendinize gelmeniz birkaç cümle alacağından buraları öylesine yazıyorum. İstanbul dışındakilere şöyle ek bir bilgi vereyim; Bursa-Ankara-İzmir gibi şehirlerde yaşayanlar bu rakamı ikiye, diğer Anadolu şehirlerindekiler de üçe bölerse kendi şehirlerindeki nişan çikolatası piyasası hakkında fikir sahibi olabilirler. Ama bir kaç gün bu rakamı telaffuz edince normal gelmeye başlıyor yani, önemli olan kanıksamak, bu acıdan her türlü zevk almaya bakmak. Bitmediiii...Aşılması gereken diğer engel ise çikolatanın neye konulacağı. Onu da kibarca "çikolatanın kabını kendiniz mi sokar getirirsiniz yoksa süslemelerle birlikte onu da biz mi sokalım" şeklinde soruyorlar sağolsunlar. Biz ilk  başta neyimize güvendiysek İstinyepark'da ki Pelit'e gittik, benim beğendiğim bir kilo bile etmeyen çikolata ve kabına 480TL dediler. Ama ben hiç bozmadan "ay ama o bize az gelir, küçük yani o, aa tüh çok da güzelmiş" diyerek oscarlık bir oyunculuk ortaya koydum kimse fakir olduğumuzu anlamadı.
Bir de ek olarak birkaç hafta sonra solacak ve çöpün yolunu tutacak (sprey falan sıkıyorlar ben de biliyorum heralde ama bozuluyor yani) çiçek için de yine adının önünde "söz" kelimesi olunca fiyatlar iki-üç katı. 200-300TL de ona yaz etti mi 600-700TL. Yani siz çiçeğinizi çikolatanızı alıp biraz zor gidersiniz arkadaş. Üstüne bir de aldıklarınızın aileler tarafından bir türlü beğenilmemesi ve arka fonda sürekli olarak "başka yok muydu" plağının çalması var ama Allah sabrını veriyor yani.

Bir nişan bohçası vardı bizim o noldu?

Türk milleti olarak hiç bir işimize harcamadığımız emek ve zamanı ileride hiç kullanılmayacak sadece konu komşunun gönlünü eylemede işe yarayacak adetlere harcamaya ve bunların detaylarına kafa patlatmaya bayılırız. Bu adeti kim çıkardıysa onu o bohçaya sarıp, taş bağlayıp boğazın serin sularına göndermek istiyorum. Hem de bohçadaki ne işe yarayacağı belli olmayan elbiselik kumaşlar (sanki kıyafet alamıyoruz biz), birlikte alınan vizyonsuz iç çamaşırları, tüylü terlik, sürme ve türevlerini içeren makyaj malzemeleriyle yok olsun istiyorum. Arkadaşım sen bana Victoria Secretlarla, terlik olarak en azından işe yarayacak en ortapediğinden en pahalısından birkenstocklarla, sonracığıma makyaj malzemesi olarak MAC kapatıcılarla, Channel rujlarla geldin de ben mi hayır dedim. Yıl 2015, marsta su bulundu, plüton gezegenlikten çıkartıldı, lütfen, biraz vizyon bizim de hakkımız. Bu olayın kestirmesi yok, boş bulunup bohçaya evet derseniz, hiç çıkamayacağınız bir kara delikte kaybolursunuz ve düğünü asla göremezsiniz. O yüzden burada dik durmanız lazım...


                                          


Biraz aklınız başınızdaysa isteme-söz-nişan hepsini bir arada çıkarın

Eğer akıl sağlığınızı korumak istiyorsanız, isteme-söz-nişan faslını bir kerede hele de evde atlatabiliyorsanız, 17-0 öndesiniz.  Ama tabi bunun da kendi içinde zorlukları yok değil. Önce ne anlama geldiğini kimsenin bilmediği o "Allah'ın emri, peygamberin kavliyle" cümlesinin kurulmasını bekleyeceğiniz gergin bir akşam sizi bekliyor. O cümleye gelene kadar olan sessizliği "bu senede havalar amma soğudu" cümlesi dışında bozabilecek kıvrak zekaya sahip tanıdıklarınız yoksa şimdiden geçmiş olsun. Buraları başarıyla tamamlayıp "verdik gitti" cümlesi duyulduktan sonra yüzükleri taktınız mı al sana isteme-söz faslı tamam. Buraya bir de pasta eklediniz mi salonda dünyalar bayılacağınız, istemeye ayrı, söze ayrı, nişana ayrı kıyafet bulmak zorunda kalacağınız ve hiç bir zaman güzel olmayacak kuaförde yapılan saçınızla uğraşmak zorunda kalacağınız aşamayı  da ekarte edip en azından birkaç milyon beyin hücrenizi kurtarmış olursunuz. Bu kurtardıklarınızı da düğün aşamasında yanacak olan beyninize takviye ekip olarak kullanırsınız.

Kul kınadığını yaşamadan ölmezmiş

Evrenin bizim asla anlayamayacağımız bir hafızası var. Büyük bir cümle sarf ettiğiniz andan itibaren bunu size yutturmak için var gücüyle çalışmaya başlıyor. Siz siz olun söz, nişan ve düğünle ilgili büyük laflar etmeyin. Baskı ile kendini kaybetmiş gelin adaylarını kınamayın, hor görmeyin.
Keşke ben de çok büyük lokmalar yeseydim de bu kadar büyük konuşmasaydım. Sonra ertesi gün her şey bitip kendinize geldiğinizde bir gün önce baskı ile dönüştüğünüz insanın yaşattıklarından kurtulmak ve tekrar kendiniz olmak en zoru...

Ha ama siz eğer doğuştan bir "gelinseniz", size hiç biri koymaz evelallah. Hatta madem öylesiniz niye yazıyı sonuna kadar okudunuz.  İnternetten 2016 alyans modellerine baksaydınız ya da yarın Eminönün'den yapacağınız bohça alışverişi için listenizi kontrol etseydiniz ya. Sonra eksik bir şey olacak Allah korusun. hayrı milletin ağzı torba değil ki büzesin cağnım...

lydia deetz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder